adscode
adscode
adscode

Osmanlı Tarihindeki Muhtemelen Daha Önce Duymadığınız İlginç Olaylar

osmanlının bilinmeyenleri

Osmanlı Tarihindeki Muhtemelen Daha Önce Duymadığınız İlginç Olaylar

- karamanoğulları ile savaşmaya giden 2. murat, ordusunun büyük bölümünü alarak edirne'den ayrıldı. yokluğunda saltanat vekili olarak mehmet'i ve ona danışmanlık yapması için de sadrazamı çandarlı halil paşa'yı görevlendirdi. murat yola çıktıktan çok kısa bir süre sonra bektaşi tarikatına mensup iranlı bir derviş, edirne'deki garnizonda kalan askerlerin arasında müslüman inançlarına taban tabana zıt dini fikirler yaymaya başladı. mehmet, fikirlerine ilgi duyduğu bu dervişi ve yandaşlarını himayesi altına almayı teklif etti. bunu duyan müftü fahrettin ise büyük bir velvele kopararak itiraz etti. onun tepkisinden çekinen mehmet teklifini geri aldı ve hemen ardından fahrettin'in verdiği bir fetvayla derviş ve yandaşları, kazığa bağlanarak yakıldılar.

II. Murad

- fatih, 1456'da çıktığı sırbistan seferinin sonunda belgrad kapılarına kadar geldi, ancak burada haziran ayı ortalarında çarpıştığı john hünyadi'ye yenilerek geri çekildi. bu, fatih'in yaşadığı ilk yenilgiydi; 24.000 askerini kaybetmiş, kendisi de bir kargıyla uyluğundan yaralanmıştı.

- klasikler üzerine yaptığı çalışmalar sonucunda klasik yunan kültürüne karşı derin bir hayranlık duyan fatih, atina'yı aldıktan sonra 1459'da bu antik kente giderek tarihi eserleri inceledi. kritovoulos, fatih'i "bir helen kültürü aşığı" olarak tanımlar.

Fatih Sultan Mehmet

- fatih, hristiyanlığa karşı özel bir ilgi duyuyordu, belki de bunun nedeni rum olan ve müslümanlığa geçen annesi gülbahar'dır. fatih'in hristiyanlığa karşı özel ilgisi, özellikle gennadius'u rum ortodoks patriği atadığında ortaya çıkar. patrikliği süresince gennadius'u üç kez ziyaret etmiş ve bu ziyaretlerinde hrisitiyanlık üzerine uzun sohbetler yapmışlardır. ne var ki fatih'in hristiyanlığa karşı ilgisi bir meraktan ibaretti; çünkü görünürde o hiçbir dinle pek ilgili değildi. islam dinine ilişkin öğrendikleri de müslüman bir imparatorluğun sultanı olarak bilmesi gerekenlerden öteye geçmedi. angiolello, şehzade beyazıt'ın, babası için, "hz.muhammed'e inanmayan bir despot" dediğini aktarır.

- tavernier saraydaki helvacıların ayrıcalıklı konumunu ve bu durumu nasıl istismar ettiklerini şöyle anlatır: "saraya girip çıkma hakkına bir tek onlar sahip oldukları için, satın aldıkları her şeye iki katı fiyat biçiyorlar. ancak en büyük gelirleri, kendilerininki gibi rezil işlere alıştırdıktan sonra kandırarak gizlice revire soktukları ve efendilerine pazarladıkları genç erkeklerden elde ediyorlar."

- knolles'in tanımına göre "diğerlerinin aksine selim (yavuz) her işini gizli görüyordu; yemeklerini tek başına yiyor, yalnızca içoğlanlarıyla ve haremağalarıyla görüşüyor, iştahını bir parça etle gideriyordu... kadınlarının, huzuruna çıkmasına izin vermiyor, soyunun sürmesi gereği dışında onların yakınlığınıda istemiyordu, onlarla birlikte olduğunda da soğuk ve katıydı. kadınlardan çok, doğaya aykırı zevklere düşkündü.

Yavuz Sultan Selim

- avrupalılar roxelana adının "rus kadın" anlamına geldiğine inandılarsa da daha sonra bu ismin polonya'da "rutenyalı kız" anlamına gelen bir deyim olduğu öğrenildi.

- 12 ekim 1596'da osmanlı ordusu, macaristan'ın kuzeyindeki erlau kalesini aldı ve bundan iki hafta sonra da haçova'da kazmış oldukları siperlere yerleşmiş olan avusturya ordusunun askerleriyle karşılaştı. bu noktada mehmet sinir krizleri geçirerek ordusunu bırakıp, istanbul'a dönmeye yeltendi ancak vezir sinan paşa onu bu niyetinden vazgeçirdi. ertesi gün, yani 26 ekim'de iki ordu karşı karşıya geldiler ve iii. mehmet paniğe kapılarak yeniden kaçmaya çalıştı. bu sefer sadeddin hoca devreye girerek hz. muhammed'in hırkasını mehmet'e giydirdi ve onu savaşa girmeye ikna etti. savaş kısa sürdü ve beklenmedik şekilde osmanlı kazandı.

- safiye sultan'ın gücü 1597'de yaptırmaya başladığı yeni cami olarak bilinen yapıdan da anlaşılır. cami için seçtiği yer haliç kıyısında, bizans döneminde ortodoks yahudilerinden ayrılan karaim yahudilerinin yaşadığı bölgeydi. safiye karaimlerin haliç'in diğer yakasına yerleşmelerini emrederek onlardan geriye kalan evleride yıktırdı ve burada yeni camii'nin inşasına başlanıldı. yeniçerilerin ayaklanması üzerine eski saray'a sürülünce safiye sultan, cami inşaatıda durdu.

- saltanatının ikinci yılında i.ahmet'in haremine anastasia adında rum asıllı bir cariye katıldı. bu yeni cariyenin babası, ege'deki tinos adasının rahibiydi, ada türkler tarafından fethedildiğinde anastasia da esir alınarak istanbul'daki köle pazarında satılmıştı. hareme yeni gelen bir grup cariyenin ilki olduğu için ahmet ona "sürünün başı" anlamına gelen kösem adını verdi, kösem daha sonra ise mahpeyker adını aldı.

Kösem Sultan

- iv.murat bir gün boğaz'ın avrupa yakasında bulunan, dolmabahçe'deki yazlık sarayında oturmuş, nefi efendi'nin siham-ı kaza adlı taşlamasını okurken çok yakında bir yere yıldırım düşer, sultan önce çok korkar, hemen ardından da bayram paşa'ya nefi'nin boğularak öldürülmesi emrini verir.

dimitri kantemir, murat'ı şöyle anlatır: "masumların kanına susamış bir katildi, ağzından ölüm fermanından başka söz çıkmıyor; sanki kıydığı canlarla besleniyordu. pek çok gece haremden gizlice çıkıp elinde kılıcı, sırtında sadece bir pelerinle çıplak ayak, kentin sokaklarını arşınlıyor, önüne geleni kılıçtan geçiriyordu. içki içip dağıttığı odaların penceresinden, o sırada aşağıdan geçenlere ok atıyor, gündüzleri ise tebdil-i kıyafet kentte dolaşarak sudan sebeplerle zavallı insanları öldürüyordu. kent halkına öyle bir korku salmıştı ki, hiç kimse, kendi evinde bile onun adını ağzına almaya cesaret edemiyordu.ve murat bir gün kardeşi ibrahim'i öldürmeye karar verdi. bütün oğulları çocuk yaşta öldüğü için ardından bir varis bırakmıyordu, bütün akrabalarından da nefret ediyordu; öyle ki osmanlı hanedanlığının son üyesi olarak ölmek ailesinin saltanatına da son vermek istiyordu.

IV. Murad

- ibrahim (deli) tahta çıktığında iktidarsız bir erkek olabileceği düşünülüyordu. ailenin son erkek üyesi olduğu için, bir oğul sahibi olmadığı taktirde hanedanlığın sona ermesinden korkuluyordu. rycaut bu durumdan şöyle söz eder: "kafeste kaldığı süre boyunca yaşadığı ölüm korkusu bünyesine öyle bir işlemişti ki kadınlara karşı tuhaf bir soğukluk duyuyordu, saltanatının ilk yılında haremdeki en ateşli kadınların cilveleri ve sarılmaları bile bu buzları eritmedi, bu nedenle sultanın iktidarsız olduğu söylentileri yayıldı". kösem bu sorunu çözme işini üstlenerek, güvendiği bir kadın tacirin köle pazarından kendisine getirdiği güzel kızları ibrahim'e sunmaya başladı. ne var ki oğlunun bu kızlarla zerre kadar ilgilenmediğini görünce, çareyi sultan'ın hocası ve sırdaşı olan cinci hoca'ya başvurmakta buldu. cinci hoca, ibrahim'e içlerinde pornografik resimler bulunan kitaplar ve afrodizyaklar vererek cinsel dürtülerini uyandırmaya çalıştı. bu tedavi işe yaradı ve kısa süre sonra ibrahim cariyleriyle birlikte olmasının yanı sıra hücre yaşamında uzak kaldığı türlü dünya zevkinide keşfetmeye başladı. murat şaraba ne kadar düşkünse ibrahim'de şehvet oyunlarına o kadar düşkündü. zamanının tümünü zevk alemlerinde geçiriyor, cinsel oyunlardan bitkin düştüğünde türlü ilaç ve iksirlerle güç topluyordu.

kantemir, ibrahim'den şöyle bahsetmiştir: "yatak odasının duvarlarını aynalarla kaplatmıştı, böylelikle aşk oyunlarının pek çok yansımasını izleyebiliyordu. değerli kürklerden yastıklar, samur kürkünden yatak örtüleri yaptırmıştı; bu sayede arzusunun perçinleneceğini ve aşk oyunları sırasında dizlerinin berelenmesini önleyeceğini düşünüyordu. kimi zamanda bütün bakire cariyelerini sarayın bahçesinde toplayarak çırılçıplak soyuyor, kendisi de soyunarak azgın bir aygır gibi onları kovalıyor, bu arada kızlarda onun isteği üzerine tekmeler atarak onunla boğuşuyorlardı. bir gün tesadüfen bir düvenin (doğurmamış genç inek) mahrem yerlerini görmüş, bu şekilde altın kalıplar döktürerek aynı yaradılışta bir kadın bulunması emriyle imparatorluğun dört bir yanına göndermişti. dediklerine göre sonunda böyle bir kadın bulunmuş ve hareme gönderilmiş. sultan'ın ayrıca cinsel birleşmenin binbir türünü resmeden müstehcen kitap koleksiyonu vardı ve bu kitaplardan daha önce duyulmamış pozisyonlar bulmuştu. söz konusu ineğe benzeyen kadın, arnavutköy'de yaşayan yüzelli kilo ağırlığında olduğu söylenen bir ermeni kadındı. rycaut ibrahim'in bu kadına adeta taptığını bu yüzden kösem'in kadına düşman olduğunu yazar.


- köprülü fazıl ahmet paşa'nın başarıları üstüne iv.mehmet devlet işlerinden bütünüyle elini eteğini çekti. böylelikle zamanının tamamını avlanarak geçirmeye başladı ve bu nedenle de avcı mehmet adını aldı. sultan'ın av düşkünlüğünü babası deli ibrahim'in kadın düşkünlüğüne benzeten halk arasında şöyle bir deyiş ortaya çıktı: "baba am delisiydi/ oğlu da av delisi

adscode

İlk Yorumu Siz Yapın

Gönder

Bakmadan Geçmeyin